27 Şubat 2016 Cumartesi

Dream High:Büyük Hayallerim Var Benim!




Merhaba sevgili dostlarım!Bugün yeni bitirdiğim bir diziyi sizinle paylaşmak istiyorum.Dizimizin ismi Dream High (Büyük Hayaller).Aslında bu diziyi 2 sene önce görmüştüm fakat müzikal dizilerini (ya da filmlerini) pek sevmediğim için (for example high school musical) çok büyük ön yargıyla yaklaşmış ve 'Ben bunu asla izlemem.' demiştim.Neden?Çünkü bir saatlik bir bölümün 50 dakikasında da şarkılı türkülü sahneler görmek istememiştim.Ama fazlasıyla yanılmışım.Olay örgüsü öyle akıcı ki '16 bölüm ne ara bitti?' moduna girdim.Abartmıyorum.Ayrıca başka bi' takıntım daha var.16 bölümlük dizileri izlemem genelde.'Neden bacım?' diye soracaksınız.Çünkü 16 bölümlük diziler sanki 20 bölüm olacakmış da o 4 bölümü sonlara tıkıştırmışlar gibi hissediyorum.Genelde de öyle oluyor.Bir istisna hariç(bununla birlikte 2):Bride of Century.Bu da başka bir yazının konusu.



Kısaca konumuzdan bahsetmek gerekirse:Yukarıdaki afişte gördüğünüz gençlerin sanat okulunda en iyi olabilmek için verdikleri mücadeleler konu alınıyor.Bölümün başında Grammy Ödülleri'ne aday olmuş Koreli 'K' adlı bir sanatçıdan bahsediliyor.Ve o sanatçı bu 6 kişinin birlikte olduğu fotoğraf karesindeki bir kişi.Sonrasında bunlar bir şekilde bir araya geliyor ve olaylar başlıyor.


Karakterleri kısaca tanıtmak gerekirse:






Go Hye Mi-Bae Suzy


Bu kadının dizisini ilk defa izledim.Fena da oyunculuğu yok hani.Güzel kız ellam.Oynadığı karaktere değinirsek soğuk ve kibirli birisini canlandırıyor.Başlarda sinir olmadım değil ama sonradan tatlı mı tatlı sempatik birine dönüşüyor.





Song Sam Dong-Kim Soo Hyun

Açıkçası Kim Soo Hyun'u pek beğenmiyorum.Özellikle My Love From The Stars dizindeki o saçlarından sonra.Fakat bu dizide acayip ısındım.Aksanı da çok hoştu.İsmini başta biraz garipsesem de sevdirdi kendini kerata.




Jin Gook-Taecyeon


2PM grubundan Taecyeon kendisi (miş).İtiraf edeyim bu dizide Suzy hariç diğerlerinin şarkıcı olduğundan haberim yoktu(bir de IU).Bu çocuğa da diziye başlamadan sinir olmuştum (tipine daha doğrusu).Sonra dedim nasıl böyle bir hata yapabildin?Şarkıcı olmasına rağmen oyunculuğunu da çok beğendim.





Jason-Jang Wooyoung

Ben bu adama dizi boyunca öldüm-bittim.Zaten diziye bu adam için başlamıştım,valla pişman da etmedi beni.Dizide favori çiftim bununla Pil Suk'tu.Hele o ingilizce konuşması.ah ah!Yaktın beni Jason!





Kim Pil Suk-IU


Ben bu Kim Pil Suk karakterine bayıldım.Hele hele başlarda kilolu olması sonra hazırlık sınıfına alınması ve kilolarından kurtuluşu.Her şeyini çok sevdim.





Yoon Baek Hee-Ham Eun Jung
         
Bu kıza başlarda yapılanlara ağzım açık kaldı.'Yürü be kızım,kim tutar seni!' dedim.Ama-fakat-lakin bu kız sonradan işin cılkını çıkarttı.Sanırım senaristlerinde istediği buydu.Başardılar da yani.



                             

Ek olarak Kang Oh Hyuk ile Shi Kyung Jin var.Oh Hyuk karakteri o kadar hoşuma gitti ki başka bir adam olsa böyle hissettiremezdi diye düşünüyorum.Kyung Jin'in ise başlarda sert hocayı oynayıp sonlara doğru yumuşaması çok hoşuma gitti.




                          Çingular,sonuç olarak ben diziye 'bayıldım'.Mutlaka izleyin!


                       

22 Şubat 2016 Pazartesi

Dedikodu Kazanı



                              Selamlar sevgili okuyucularım!Bugün biraz da dedikodudan bahsedelim dedim.Maalesef toplum olarak ilerlediğimiz tek konu dedikodu.Dedikodusunun yapılmasından rahatsız olan bir ben değilimdir herhalde...Umrumuzda değil havalarına girsek de zihnimizin gerisinde kırmızı bir bayrak gibi sallanır gün boyu.



                              İnsan istemese de takıyor be kardeşim!Özellikle bu fiil tanıdıkların tarafından gerçekleştirilmişse...En önemli noktası ise hiçbir şey olmamış gibi yüzünüze gülüyor olmalarıdır.Küçükken şahit olmuşsanız bu olaya başlarda asilik yapmaya çalışırsınız,baktınız bi' zıkkım olduğu yok,her zamanki yaşantınıza devam edersiniz.Ama büyüyünce işler bir tık daha değişiyor maalesef.Duyduklarına rağmen bunları sindirmen gerekiyor artık.En zoru alışmak gerekiyor.'Nasıl alışayım kardeşim,hiç mi gururun yok senin!' diyenleriniz olabilir elbette.Ama bu durumu sık yaşamış olanlar bana hak vereceklerdir.'Kan,sudan daha yoğundur.' diye bir atasözü vardır.Yani maalesef bu durumdan hoşnut olmasanız bile gene 'sevdiklerim' diyorsunuz.



                               Şaşırdığım artı bir husus ise söylenenlerin yarısının yalan olmasıdır.''Yemeğin çok kötü olmuş,dedi.'' Yav mümin kardeşim,ben ne zaman senin yemeğine kötü olmuş dedim.Beğenmemişimdir,yememişimdir amenna.Fakat olayı bu kadar dolandırıp da sonucunu bu şekilde bağlaman biraz ağır kaçıyor.''Tüm gün boyunca oturdu,hiç yardım etmedi.'' Allah'tan kork be vicdansız!Dinleneyim diye oturduğum 5-10 dakika hiç yardım etmedi mi oldu şimdi?



                               Maalesef bunlar gerçekler!İstesek de istemesek de dedikodu hayatımızın bir köşesinde var.Belki bizim arada bir kaçırdıklarımızda var :) Hal böyle olunca şikayet etmeye de utanıyor insan (yaptıysak da yalan söylemedik,doğruları söyledik :)


                               Derdimi bir nebze aktarıp paylaşabildiysem ne mutlu bana!Kendinize cici davranın!

19 Şubat 2016 Cuma

Taşınma Telaşı




                       Başlıktan da anlaşılacağı üzere,başka bir eve taşınıyoruz.Aslında biz mi evi satın aldık yoksa ev mi bizi,orası biraz muallak.Ne demek istiyorum?Temizliği takıntı yapmış büyüklerimin yanında temizlik yapmaktan bahsediyorum.''Anne,tamam temizlendi işte.'' ''Hayır canım beyazlamadı orası.'' ''Anne,kaç defa sürttüm,beyazlamıyor işte!'' ''İyi sürtmemişsindir sen.'' Göründüğü üzere asıl sorunumuz benim pencere kenarlarını iyi sürtememiş olmam.Ya da fayansların üstünden en az 20 kez geçmemiş olmam.

                     


                        Aksine pis biri değilim.Temizlik yapmayı ben de severim.Ama bu olay annemle birlikte çin işkencesine dönüyor.''Orada siyah bir nokta kalmış,iyice sil bakiyim orayı.'' Normal bir temizlik hali bu kadar acı veriyorken,yeni taşındığımız evdeki temizliği söylemeyi gerek bile bulmuyorum.Artı olarak annemde simetri hastalığı var.Hah!Tablo şimdi tamamlandı.''SeRa,o kovayı düzelt bakiyim,gene yamulmuş.Şu bezi silerken düzgün tut.O süpürgenin hali ne öyle,çabuk çevir!''



                       Sıkıntım büyük değil fakat,katlanılacak gibi de değil.Umarım beni anlarsınız.Kendinize iyi davranın!

18 Şubat 2016 Perşembe

The King 2 Hearts Konusu-Dizi Yorumu

          
Güzel bir günle birlikte hepinize merhabalar!Bugün çok önceleri izlediğim fakat önermeden de olmaz diyeceğim bir diziyi tanıtmak için burada bulunuyorum. (yılın seçkin konuşmacısı) Lafı fazla uzatmadan tanıtımımıza geçelim:






Başrollerde Lee Seung Gi ve Ha Ji Won var.Ha Ji Won'un oyunculuğunu çok beğenirim ama buradaki o Kuzey Kore aksanını hiç yakıştıramadım.Fazla çocuksu kaçmış.Buna rağmen o hala Ha Ji Won ve kalitesini fazlasıyla hissettirdi.


 Konusuna gelecek olursak:Lee Jae Ha (Lee Seung Gi) Güney Kore'nin prensidir.Fakat çok başına buyruk,fazlasıyla ukala bir tiptir.Kral olan abisi ise Güney ile Kuzey Kore'nin birleşmesini,tek bir devlet olmasını istemektedir.Bunun için WOC adlı turnuvada Güney-Kuzey Kore birlikte yarışacaklardır.Turnuvaya katılacak olan isimlerden birisi de Lee Jae Ha'dır.Prensimiz başta oflayıp puflasa da sonradan kabul etmek zorunda kalır.Kim Hang Ah (Ha Ji Won) ise Kuzey Kore askerlerinden biridir.Fakat asker olduğu için hiçbir erkekle doğru düzgün bir ilişki yaşamamıştır.WOC'ye katılmasının sebebi ise komutanının turnuva sonunda onu biriyle evlendirmesi için verdiği sözüdür.

Benim fikrimi sorarsanız kaliteli nadir dizilerden biriydi.Dizi biraz da siyasi içerikli ama her kesime hitap ediyor.Her bölümün sonunu öyle bitiriyorlar ki ara verdiğinde gideceğin hela yolunu Usain Bolt'tan daha hızlı katediyorsun.


Dizi boyunca o Kuzey Kore aksanı bana saç baş yoldurttu.Ancak olayların akışı o kadar meraklandırıcı düzeydeydi ki bazen sinir olmaya fırsatım bile olmadı.Zaten bir süreden sonra alışıyorsunuz.Ama şunu itiraf edeyim o aksan yüzünden 1.bölümde diziyi bırakıyordum.Beni durduransa gene Ha Ji Won oldu:''Yav bu kadının oynadığı kalitesiz bir yapım mı var,izle gitsin!'' dedim.İyiki de izlemişim.Size de şiddetle tavsiye ederim.




Not:Bu bölümden sonrası spoiler içerir.



                    

Dizide en sevdiğim ikiliydi açıkçası.Başta Eun Shin Kyung ikinci adam konumunda olacakmış gibi bir his verilse de senaristleri tebrik etmek lazım,ortaya müthiş bir çift çıkardılar.Ama adamı öldürmeseler iyiydi.O bölümde nasıl ağladığımı bir ben bir de anam bilir.''Kız manyak ne deli gibi ağlıyorsun,bir şey mi oldu?'' ''Hayır anne Eun Shin Kyung'u öldürdüler!Nasıl ölür yaaa!'' ''Eşeğin sıpası!''




Yalnız bu adamı en içten samimiyetimle tebrik etmek istiyorum.Bir adam rolünü bu kadar benimseyebilir.Manyaklıkta sınır tanımadı ama diziyi özel kılan sebeplerden biri de şu:Normalde Kore dizilerinde kötü adam dizi sonunda iyi birine dönüşür,diğerleriyle sanki hiç onlara kötülüğü dokunmamış gibi can ciğer kuzu sarması oluverir.Bu adamın ise dizi boyunca hatta dizi sonunda bile kötü kalması,Kore dizilerinin klişelerinden bir nebze kurtarıyor bizleri.
                   


 Artı olarak kralın ölümü de beni fena halde şoka uğratmıştı.Adam sanki dizinin yerlisi gibi 20 bölüm boyunca duracak diye beklerken yukarıda ki şahıs tarafından alaşağı ediliverdi.Lee Jae Ha'nın ise kral olduktan sonra olgun bir adama dönüşmesi de güzel ayrıntılardan bir tanesiydi.





                         Sonuç olarak diziyi izleyin,izlettirin.Kendinize iyi davranın.SeRa kaçar!

15 Şubat 2016 Pazartesi

Kendini Sevdirememek



                Hepimizin kendini başkalarına sevdiremediği zamanlar olmuştur.Ne kadar hanım hanımcık,terbiyeli çocuk tavırlarına girsek de sevdiremeyiz kendimizi.Sonra ''O kadar kastım kendimi,demek beni sevmezsin.O zaman ben de seni sevmiyorum.'diye triplere gireriz.Aslında tepkimiz neden bizi sevmemiş olduğudur.''Ne yaptım da beni sevmedi ?'' diye gece yatağımıza girince kara kara düşünürüz.



               Benim de kendimi sevdiremediğim biri oldu.Hem de öyle böyle değil.Gözümün üstünde kaşım var diye sevilmiyorum resmen.Her yaptığım yanlış geliyor karşımdakine.Yakasına yapışıp''Ne yaptım ben sana,söyle be kadın!'' diyesim var.Fakat cesaretim yok.Başıma gelmeyen bir durum değil fakat sanki dünyaya gelmem başlı başına bir yanlışmış gibi. 'Seni dölleyen o spermi bulursam...'


               Neyse,zaman böyle geçip giderken (ve ben de için için kendimi yiyip bitirirken) bu şahıs (x or y) bize geldi.Kadını her gördüğümde afakanlar basması bir tarafa içimdekileri de dökememenin huzursuzluğu aldı başını gidiyor.Cesaretimi topladım:''Sanırım yanlış bir harekette bulundum.'' dedim.Tiksindiğini belli eden o koca gözlerini belertip:''Ne?'' dedi.''Hissettiğim kadarıyla benden pek hoşlanmadınız.'' dedim.O an ki cesaretime yazarken bir kez daha hayran kaldım.''Evet çünkü seni oğluma alacaktım fakat hal ve hareketlerinden hiç hoşlanmadım.'' Hah!Sonunda kustu içindekileri.Bir dakika,ne?Beni oğluna alacakmış da hareketlerimi mi beğenmemiş?''Ne yanlışımı gördünüz?'' ''Gelen erkeğiyle de kızıyla da maşallah sıkı fıkı oluveriyorsun.Seni oğluma gelin alsam gene her erkekle konuşacak mısın?''



             Velhasıl başımızdan böyle bir olay da geçti.Tek suçum y kromozomu taşıyanlarla konuşuyor olmammış.İslama düşkünlüğünü belirtiyor (!) teyzemiz bir nevi.Hangi peygamberin sadece hemcinsleriyle konuştuğunu gördün?Hadi onlar erkek diyelim.Peki ya hanımları?Hiç mi bir erkekle konuşmamışlar.Sorsan konuşmamış derler.Cahil miyiz yoksa algı seviyemiz bu kadar mı düşük?Hala anlamlandıramadığım bu olayları yazarken bir yandan utanç duysam da duyurmakta fayda var diye düşünüyorum.Böyle insanlar gerçekten var!

7 Şubat 2016 Pazar

Playfull Kiss Konusu




Herkese selamlar!Bugün size izlediğim ilk Kore dizisini takdim etmek ve tanıtmak istedim.Aslında izleyeli uzun zaman oldu ama ilk olduğu için unutulmazlar arasında...


Konusuna gelirsek:Baek Seung Jo adında dahi bir erkeğimiz ve Oh Ha Ni adında pek de zeki olmayan ve bir o kadar da beceriksiz bir kızımız var.Bu beceriksiz kız Baek Seung Jo'ya aşık olmuştur.Bir gün ona aşkını itiraf eden bir mektup yazar fakat karşılığını bulamaz.Aksine Seung Jo tarafından mektubundaki imla hataları düzeltilmiş ve bütün okula rezil olmuştur.Buna rağmen Seung Jo'yu sevmekten vazgeçmez.



                    Bundan sonrası spoiler içermektedir.Dikkatli olmakta fayda var :)



             
Oh Ha Ni'nin aşkı fazla abartılmıştı ve çocuksuydu.Buna rağmen yeniden izlemişliğim vardır diziyi(ilk göz ağrısı sonuçta).Kore'de de baya tutulmuş bildiğim kadarıyla.Zaten bizlerin ilk Kore dizileri ya BOF ya da Playfull Kiss'dir...Böyle eleştirdiğime bakmayınız.Kız rolünü harbiden güzel oynamış.Kıza ''Senin hiç mi gururun yok be kadın!'' demediğim bir an olmadı.



Allah'ım bu çocuk da öyle soğuktu ki...Adam iyi mi oynamış kötü mü bilemiyorsun.Dizi boyunca suratı asık dolaştı.Senaristler izleyicilere acımış olmalılar ki ilerleyen bölümlerde bir-iki saniyeliğine güldürdüler çocuğu.(hallelujah!)



Bir de Boon Joon Gu ile Gi Tae Sunbae vardı.Sunbae dizide 10 dakika oynadı ama benim kalbimi fethetti resmen.Dizi bitti,ben hala ''Neden Gi Tae değil,neden?!'' diye isyan ediyordum.Bakınız:





Buna rağmen dizide bazı saçmalıklar yok değildi.Mesela Oh Ha Ni banyodan çıkmış,yarı çıplak,Baek Seung Jo ile mahrem şeylerden bahsediyorlar sonra babası geliyor ''Oğlum siz devam edin,ben hemen gidiyorum!'' havasında.Kardeş,yanlarına bi' git,siz burada ne yapıyorsunuz diye bağır çağır;iki tekme tokat at.Abartının da böylesi,demeden edemedim.



Kore dizilerinden edindiğim diğer bir tecrübe ise,dizinin 15 bölüm boyunca mükemmel ilerleyip,sonunun saçma bir şekilde bağlanması...İlk tecrübemi de bu dizide yaşadım haliyle.Sonu güzel biten diziler çok nadir.Bu dizi de çoğunluğa uyup,ben de yapmazsam olmaz,demiş ve finalini mahvetmiş.Böylesine bir finale rağmen aklınızda yer edinenler ise Baek Seung Jo'nun dizi boyunca gereksiz mesafesi,Oh Ha Ni'nin abartılmış yapışkanlığı ve ikisinin apar topar evlenmeleri ile Boon Joon Gu'nun Busan aksanı.


           Diziden birkaç replik:















...ve buna rağmen:







                  Zevkle izlemeniz dileğiyle...


6 Şubat 2016 Cumartesi

Hediyeye Verilen Değer




                        Hediyeleşmeyi seven bir milletiz.Bu hediye illa doğum gününde alınan bir tişört ya da bilgisayar değildir.Bazen komşuna verdiğin 3 dilim kek ya da bir tabak kısırdır.''Sevdiğine verdiğin her hediye,ona bahşedilmiş küçük bir mutluluktur.'' derdi babam.Bu yüzden verilen hediyenin mali değerine bakmaksızın nasıl mutlu olmamız gerektiği öğretildi bize.


                       Fakat gümbür gümbür gelen yeni nesille birlikte öğretilen değerler bir bir kaybolmaya başladı ne yazık ki...Hediyenin manevi değerinden çok maddi değerine verilen önem arttı.

                   
                       Geçenlerde 11 yaşına girmiş kuzenimin doğüm gününü kutladık.Halam komşuları-akrabaları kuzenimde arkadaşlarını çağırmış.Ev baya kalabalıktı.30-40 kişi vardır.Tabii o kalabalıkta kafama uygun birini bulamayıp da dakikaları saymam başka bir yazının konusu.Her neyse,herkes yavaş yavaş dağılmaya başladı.En sona biz kaldık.Kuzenim gelen hediyeleri öyle bir şevkle açıyordu ki ben de kendimi açmaktan alıkoyamadım.Açtığım her hediyede :'Bak bunu ... almış.' diyordum.Başka bir hediye paketini açtım,içinden banyo lifi çıktı.İlmeklerin bazıları yanlış atılmıştı yani el örmesi bir lifti bu.Kuzenime gülümseyerek:'Bak biri sana lif örmüş.'dedim.Eline aldı,yüzünü buruşturdu:'Ama bu bozuk!'dedi.Sonrasında eline hediye paketini aldı,kimin verdiğine baktı:'Aa bu kız mı?Hiç şaşırmadım.Çok parası yok zaten.Yapa yapa bunu yapmış.' dedi.Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.Herkesin olduğu zamanı hatırladım.Kenarda oturan ezik büzük,sanki oraya zorla sürüklenmiş gibi duran bir kız vardı.Bir iki kere konuşmaya çalıştım ama o konuşmayınca ben de zorlamamıştım.Kuzenime kızı tarif ettim:'Evet,o!' dedi.Kendime bir dakika süre tanıdım.Sonra:'Nasıl böyle söylersin Züleyha?Parası yok diye insanları aşağılamak sana yakıştı mı sence?Hem o lifi örmek için kim bilir nasıl uğraştı.Senin hediyeye verdiğin değer bu mu?'diye patladım.Başta kendini savunmaya çalıştıysa da sonrasında salıverdi gözyaşlarını aşağıya.Özür diledi ve bir daha yapmayacağını söyledi.

               
                     Demek istediğim şu ki,ortaya çıkan Katy Perry'ler Taylor Swift'ler yüzünden çocuklarımız bizi değil onları örnek alır oldu.Yanlış batılılılaşma aldı başını gidiyor zaten,üstüne de yok olan değerlerimiz gün be gün artıyor.


                   Umarım sıkıntımı dilediğim şekilde dile getirebilmişimdir.Yanlışımız olduysa affola!Kendinize iyi davranın!

5 Şubat 2016 Cuma

Mutlaka Dinlemelisiniz!


     
Merhaba arkadaşlar!Bugün sizinle dinlediğim (hatmettiğim desem daha doğru olur) şarkıların bir listesini paylaşmak istedim.Bu aralar sürekli aynı müziği dinliyorsanız ve yeni arayışlar içindeyseniz,listemin arayışınıza katkı sağlayacağını umuyorum.



Öncelikle hangi müzik türlerini tercih ediyorum,paylaşmamda fayda var:Aslında melodisi hoşsa,zevkime uyuyorsa ya da ruh halimle bağlantılıysa her türlü müziği dinleyebilirim.Arabesk ve Türkçe Rap'i pek tercih etmiyorum.Pop,Hip-Hop,Rock,Country Pop-Rock,bazen de klasik müzik ve opera.Listede verdiğim müziklerde en çok sevdiğimden en az sevdiğime doğru diye bir sıralama yok.Hepsi zamanında ya da şimdi fazla fazla dinlediğim müziklerden oluşuyor.(daha çok yakın zamanda)

Yazının ikinci bölümüne ulaşmak için tıklayın.


              Hazırsak eğer,haydi başlayalım!


*BIGBANG-BANG BANG BANG/Lets Not Fall In Love/Sober/If You/Loser/Bae Bae/Fantastic Baby

*Hozier-Take Me To Church

*Exid-Up and Down

*Miss A-Love Song/Hush

*G-Dragon-That XX/Good Boy/Zutter/Crayon/R.O.D/

*Exo-Growl/Overdose/Mama

*Woodkid-Run Boy Run

*BTS-Dope

*GOT7-Just Right/If You Do

*Infinite-Bad/Back

*Hyuna-Roll Deep

*Brown Eyed Girls-Abracadabra

*Song Mino-Fear/I'm Him

*Bobby-Bounce

*Basick-Stand Up

*4MİNUTE-Crazy

*Super Junior-Mr.Simple/Evanesce

*Shinee-Lucifer

*Nu'est-Face

*2NE1-I'm The Best/Come Back Home

*CL-Hello Bitches

*Apocalyptica-Not Strong Enough

*Bruno Mars-Grenade

*Ailee-Mind Your Own Business

*Baechigi ft.Punch-Fly With The Wind

*Aslı Demirer ft.Gökhan Türkmen-Korkak

*f(x)-Electric Shock

*Winner-Empty

*ZICO-I'm You,You Are Me

*Adele-Set To Fire To The Rain

*David Guetta ft.Nicki Minaj-Hey Mama

*Ft Island-Missing You

*Sia-Chandelier

*Christina Perri-Jar of Hearts

*Kelly Clarkson-Because of You

*NELL-White Night


               
                         İşte çoğunlukla dinlediğim müzik listem!Umarım zevkinize göre şarkıları bulabilirsiniz.Kendinize iyi davranın.SeRa kaçar!

4 Şubat 2016 Perşembe

Bir Programdan Fazlası:Running Man




Merhabalar efenim!Bugün size müptelası olduğum bir programdan bahsedeceğim.Program Güney Kore'nin SBS kanalında yayınlanan bir varyete şov.7 tane üyesi var fakat neredeyse her bölümde konukları oluyor.Şarkıcısından tut oyuncusuna,futbolcusundan sunucusuna,herkes.Fakat her önüne geleni almıyorlar tabii ki.Haliyle yapım kaliteli olunca,kameranın sevdiği yüzlerin konuk olması kaçınılmaz.


Afişteki başlıktan da anlaşılacağı gibi 'Dont walk,run!'.Yani hareket halinde olmadıkları hiçbir gün yok.Her bölümde farklı görevler,çeşitli zorluklarıyla izleyiciye sunuluyor.Yaygın oyunlarından bir tanesi 'Etiket Sökme Yarışı'dır.


Samimiyetlerini her şekilde hissedebilirsiniz.Gereğinden fazla doğallar ve bu onları sizden biriymiş gibi hissettiriyor.


İsterseniz biraz da üyelerimizden bahsedelim:

 Yoo Jae Sook



Nam-ı diğer Çekirge.Family Outing programıyla ünlenmiş,varyete sunucusu.Kore'nin en ünlü program sunucularındandır kendisi.Dünya çapında da yavaş yavaş kendini göstermektedir.Adamın ağzından çıkan her söz sizi güldürmek için yeterli bir neden.


HaHa (Ha Dong Hoon)



Lakabı Haroro.Kore'nin ünlü komedyenlerinden.İsminin hakkını fazlasıyla veriyor.Kang Gary ile sürekli itiş kakış halindeler.Bu bile sizi güldürmeye yetiyor.Evlenmeden önce programa katılan her kadın konuğa asıldığı için çapkın olarak da bilinir.


Kang Gary



Leesang grubunun rapçisidir (hayatımda hiç duymadım).Song Ji Hyo ile birlikte Monday Couple olarak anılmaktadırlar.Çift olarak birçok ödül kazanmışlar.Monday Couple (Pazartesi Çifti) denmesinin sebebi programın pazartesi yayınlanması ve Ji Hyo ile birlikte sürekli çift olarak yer almasıdır.Ji Hyo,Gary'nin zaafı diyebiliriz.Bunun yüzünden birçok oyun kaybetmişliği bile var.Tabi bu seyirciye gösterilen kısmı.Gerçek hayatta öyleler mi kimse bilmiyor.


Kim Jong Kook



Nam-ı diğer Kaplan.Kaslı Dev.Kısacası gücü yerinde bir üyemiz.Etiket sökme yarışında kimse onun eline su dökemez.Sanırım onun etiketini sökebilen yalnızca iki kişi varmış.Bunlardan biri Jung Yong Hwa.Yoon Eun Hye'ye yaptığı ilan-ı aşkıyla bilinir.Herkese akıl vermeyi pek sever.Turbo adlı bir grubun üyesiymiş fakat biz o zamanlar yeni nefes almaya başlamıştık sanırım.



Lee Kwang Soo



Lakabı Zürafa.Sakar ve hilebaz olarak bilinir.Aktör ama ön plana çıkmış fazla dizisi yok.Ününü bu programla birlikte artırmış.Üyelerin en küçüğü aynı zamanda en sevimlisidir.Kim Jong Kook ile sürekli rekabet halindedir.Koreliler tarafından fazlaca sevilmesiyle Asya'nın Prensi lakabına layık görülmüştür.


Song Ji Hyo



Başlarda Running Man'e konuk olarak katılmış daha sonra as kadroya alınmıştır.As Ji Hyo olarak bilinir.Asıl mesleği oyunculuk ve fotomodelliktir.Kız olduğu için asla küçük görmeyin çünkü her görevin hakkından gelmeyi bilir.Running Man'in yurtdışı görevlerinde en çok altın kazanmış üyesidir.Diğer lakabı ise Blank Ji'dir.Özellikle sabahları yorgun ve hissiz bir şekilde programa katılmasından dolayı bu lakap verilmiştir.


Ji Suk Jin



Running Man üyeleri arasında en yaşlı ve en güçsüz olan üyedir.Lakabı Büyük Burun.Araştırdığım kadarıyla estetik ameliyat olmasına rağmen burnu hala büyük olduğu için bu isim verilmiş.Yoo Jae Sook ile 20 yıllık bir geçmişi var.Her oyunda hemen elendiği için kimse onunla eş olmak istemez.Lee Kwang Soo ile eş olduklarında Kolay Kardeşler olarak adlandırılırlar.Çünkü ikisi birlikte hiçbir oyunu doğru düzgün kazanamazlar.



Üyeleri elimden geldiğince tanıtmaya çalıştım.Program şuan dünyada ününe ün katıyor.Yakında Acun'da bu programı Türkiye'ye taşır,benden söylemesi.Her bölüme buldukları farklı ama bir o kadar da eğlenceli konseptler beni her defasında şaşırtıyor.Her defasında nasıl bu kadar güncel ve şaşırtıcı kalmayı başarıyorlar,hayret ediyorum.


Her bölümü izlemiş değilim.Hele başlarını hiç izlemedim.Çevirileri de yok bildiğim kadarıyla.


Öneri bölümler postumda tekrar görüşmek üzere!

3 Şubat 2016 Çarşamba

Aynı Yıldızın Altında

                                   

Aynı kader farklı hayatlar...Sonu film kadar ihtişamlı değildi belki.Tıpkı yaşadığımız hayatımız gibi.Birçok açıdan çok anlamlı;seni,hayatın hakkında minik sorgulara iten kaliteli bir yapımdı.Bize çok uzun gelen 50-60 yıllık yaşamımızda bizi mutlu eden tek bir saatin,bütün hayatına bedel olması.Ya da geçirdiğin bir hafta,bir ay,üç ay...

Film hakkında yazabileceğim pek fazla bir şey yok.Dramları severim.Yanında bolca gözyaşı ise en iyisidir.Dozunda bir acı ve dozunda gözyaşları olmasına rağmen film,derinden etkiledi diyebilirim.'Anlattıkları kadar varmış yahu!' diyebilirsiniz.Çünkü gerçekten anlattıkları kadar varmış.

           
Film hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse:Hazel ve Augustus adında 2 karakterimiz var.Hazel akciğer kanseridir.Bu yüzden oksijen tüpüne bağlı yaşamaktadır.Anne ve babasının zoruyla bir kanser destek grubuna gider ve Augustus ile tanışır.Augustus ise kendiyle bile dalga geçebilen,hayat dolu bir gençtir.Acaba bu ikisinin sonu ne olacaktır?


Film hakkında spoiler alsanız bile sorun değil.Film her haliyle izlettiriyor kendini,emin olabilirsiniz.

İzlediğinizde nasıl hissetiğinizi mutlaka bana bildirin.İzleme isteğinizi bir doz arttırdıysam ne mutlu bana!