10 Eylül 2023 Pazar

King The Land: Dizi Yorumu


Evet, ponçik sayılabilecek bir diziyle daha karşınızdayım. Fazla ponçik...

Korelilerin son zamanlarda gelişen dizi sektörüyle birlikte gelen fazla "pürüzsüz" detaylandırmaları beni aşırı rahatsız etmeye başladı söylemeden geçemeyeceğim.

Korelilerin mükemmeliyete, beyaz tene, pürüzsüz yüzlere takıntılı olduklarını ezelden beri biliyoruz. Ama teknoloji geliştikçe bunlardaki takıntı daha farklı bir seviyeye ulaşıyor herhalde. Artık gerçekçi olmayan insanımsı oyuncuları izleyip, kendi kendimize niye böyle olamadık diye tribe giriyoruz. 

Kore dizileri, kendini mükemmel göstermek isteyen oyuncuların yeni sosyal medyası.

Her neyse. 

Dizinin Konusu: Prestijli bir ünvana sahip olan King Otel için iş başvurusunda bulunan Sa-Rang sürpriz bir şekilde oradan kabul alır ve çalışmaya başlar. Yurtdışından yeni gelen otelin tek erkek varisi ile ilginç tanışmaları ve aralarında gelişen ilişki dizinin ana konusudur.

Dizi Oyuncuları


Lee Jun Ho | Gu Won




Im Yoon Ah | Cho Sa-Rang




Kim Ga Eun | Kang Da Eul




Go Won Hee | Oh Pyeong Hwa





Dizi hakkındaki yorumlarım;

  • Aslında klasik romantik Kore dizisi tadında tatlı, deli dolu bir dizi. Olay örgüsü fena değil, yer yer sıkıcılaşan ama sizi koparmayan bir ilerleyişi var.
  • Lee Jun Ho'nun böyle bir dizide harcandığını düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Böyle dizileri bilirsiniz, kıza aşık rolü yapıp ölüp bittikten sonra çok fazla performans sergilemenize gerek kalmaz. Kısacası bu tür diziler kaliteli bir oyuncunun kendini ön plana çıkaracağı veya kendini ispatlayacağı türden diziler değildir. Lee Jun Ho'nun ise hepimiz Just Between Lovers'daki mükemmel ötesi oyunculuğuna şahit olmuş insanlar olunca, burada biraz şey kalıyor, eh. Kötü mü değil, sadece o mükemmel kabiliyeti gösterecek alan kalmamış yavruma, ona üzüldüm.
  • Im Yoon Ah yaş aldıkça oyunculuğunda ilerlemeler olmuş. Yine ponçik minnak kız rolleri ona veriliyor ama bu sefer hakkıyla oynuyor cidden. Burada baya beğendim kendisini. En gereksiz diyebileceğiniz sahnelerde bile devleşip oynadı kız, tebriki hak etti.
  • Yan rollerdeki kızlarımın ponçikliği bir ayrı güzeldi ya! Oynadıkları karakterlerle diziye nefes olmuşlar, bayağılıktan kurtarmışlar resmen. Yazılan hikayeleri de diziyi hep diri tuttu, merakı kamçıladı diyebilirim son ana kadar.
  • Diziye büyük paralar harcanmış, onu gözünüzü dolduran lüks dolu şeylerden anlayabiliyorsunuz. Sponsorlar olmuş zaten, özellikle Dior falan. Dior bebeğim... Sen Kore dizilerine reklam verecek kadar düştün mü (!) be aşkım!
  • Sa-Rang'ın anne babası hakkında sakız gibi çektirilmiş hikayeler duymamak da beni mutlu etti açıkçası. Normalde böyle karakterlerin anne-babası olmayagörsün, hemen bir dram yaratalım, kıza acının en büyüğünü çektirelim, bölümleri uzattıkça uzatalım tribi oluyor, ona girilmemesi de hikayenin izlenebilirliğini artıran etkenlerden.
  • Baştaki eleştirilerime tekrar değinecek olursam, başrollerin sanki yüzüne melek tozu serpilmişcesine ak-pak olmaları, burunlarını bile yok edecek abartılı makyajları ama ilginçtir ki o ikisi dışında da kimseye öyle abartmayıp doğal halinde bırakmaları bir garipti cidden. Ya hepsine yap, ya ortasını bul ya da hiç dokunma arkadaş. Kore kültüründeki en nefret ettiğim olay bu sanırım hala. İnsanları fanusta yaşıyormuşcasına gerçek dışı bir hayata inandırıp kendinden şüphe ettirmeleri, kıyaslatılmaları hoşuma gitmiyor ve bu dizide bu durum üzerinize kusuluyor!

Kısaca, çerezlik önerilir. Vakit geçirmek için kötü bir tercih değil. 

7.5/10

Sevgiyle kalın, sağlıcakla yaşayın...


9 Haziran 2022 Perşembe

Kuş Uçuşu (Türk Dizisi) Yorumu

 


Bugün biraz yeni çıkan Türk dizimiz Kuş Uçuşu'ndan bahsedelim.

Birce Akalay - İbrahim Çelikkol uyumunu Siyah Beyaz Aşk dizisinden beri severim. Özellikle orada Birce Akalay'ın zarafetine aşık olmuş, yeni tür oyunculuğunu hayranlıkla izlemiştim.

Benzer bir işin bir işin altından burada da kalkan Birce Akalay, oyunculuğunu bir üst seviyeye çıkarmakla kalmamış, oyunculuğun hamuruna gerçek bir samimiyet de eklemiş.

Böyle kaliteli yapımlara yıllardan beri hasret Türk gençliğine eminim ilaç gibi gelecek bu dizi.

Yönetmeni sanatsal bir iş ortaya koymuş, çekim açıları, görüntü yönetmenliği, hikaye akışı... İncelikle düşünülmüş.

Yabancı müziklerden ziyade Türkçe müzikler olmasını tercih ederdim, diziye sonradan görme plaza havasını vermek isterken Amerikan işi taklide dönmeye meyletmiş.

Oyuncu seçimleri bir harika... Sadece Birce Akalay'ın kocası bir tık geri planda kaldı ama öyle bir karakter olması gerekiyordu sanırım. Yine de bu kadar donuk bir oyuncudan daha iyisi seçilebilirdi.

İbrahim Çelikkol ve seksiliği deyip susmak istiyorum arkadaşlar... Bu seksi havadan ekran başında oturan ben bile deli gibi etkileniyorum, sevişme sahnesi çeken adamın yaşadığını düşünemiyorum :)

İrem Sak'ın oyunculuğu kötüydü be... Tiyatro kadını olduğu için mi diyeceğim ama genelde iyi iş çıkarır onlar dizi içine girdiğinde. Kilo alması hantallaştırmış onu biraz. Ve düşmemiş o kadar oyunculuğunun üzerine. Sıfır pratikle sahneleri çekmiş havası net hissediliyor.

Miray Daner'in verdiği kilo kızı güzelleştirmiş lakin acemiliği oyunculuğuna yansımış. Yine de emek verdiği ve iyi oynamaya çalıştığı ortada. İrem Sak'tan daha çok uğraşmış denir yani.

Ben beğendim. Kesinlikle tavsiye edilir.

7/10

İyi seyirler!

16 Eylül 2018 Pazar

Bronz Atlı Kitap Yorumu


Allahım Allahım...

Ben uzun zamandır böyle kalbe dokunan,böyle naif,böyle deliresi bir aşk hikayesi okumamıştım.

Aslında yazılacak çok şey var ama okumak isteyenler için çok fazla ayrıntıya girip kitabın tadını kaçırmak istemiyorum.

O yüzden bu kitap yorumu bu kadar.Adios!

Dermişim :)

Ah Alexander ah Tatyana.Ne bileyim kitap övülürdü sevilirdi,ben de beklentiyi uzaya çıkardığım için beklediğimi kesin bulamayacağım triplerine girerdim.

Ama yok yok.Kitap abartıldığı kadar gerçekten var.Gerçekten.

Bu kadar detayı usta bir yazar olmadığın sürece yazamazsın.Cidden işinin ehli olman lazım böyle mükemmel yazabilmen için.

Wattpad hikayelerinin ne kadar uyduruk olduğunu böyle yazarların kitaplarını okudukça anlıyorsunuz. (her kitap yorumumda Wattpad'e diss atmam yalnız,benim bu Wattpad ile ne alıp veremediğim varsa)

Kitabın konusu 2.Dünya Savaşı'nda Rusya.Başrollerden biri asker diğeri saf,temiz bir kızcağız.Savaşı görmediği için ciddiye alamayan,ailesi onu erzak almaya gönderdiğinde dondurmasını keyifle yalayan bir kız.

İlk 80 sayfa alışamadım.Ama 800 sayfalık bir kitap için erken bir alışma süresi bence.Gene burada yazarın rolü-ustalığı büyük.

Alexander realist olarak kaleme alınmış bir karakter.Normalde şey olur ya hani,bir asker bir kıza aşık olduğu zaman eriyip biter,her istediğini yapacak kıvama gelir;herkese karşı sevgi dolu olur.

Hayır.Alexander gerçek bir asker nasılsa öyleydi.Çoğu zaman agresif.Laflarını dinletmeyi seven,biraz şerefsiz biraz haysiyetsiz.Gene de aşık olacaksınız bu karaktere :D

Yan karakterlerin başrole uydurulma biçimleri inanılmazdı.Kalması gereken kaldı,ölmesi gereken öldü ve her şey tam zamanında gerçekleşti.

Kitabın ikincisi varmış lakin okumadım.Okur muyum onu da bilmiyorum çünkü bu kitap devam kitabı niteliğinde değil.Sırf çok sattı diye ikincisinin çıktığını düşünüyorum ve alırsam parama yazık ederim diyorum.

Yine de belli olmaz.Okursam her halükarda bilgilendiririm sizi.

Kısaca paraya kıyın ve alın bu kitabı.Başından kalkamayacaksınız.

The K2 Dizi Yorumu | tvN


Güzel bir dizi izledim arkadaşlar.

Ji Chang Wook için başladığım dizide şu sağda gördüğünüz kırmızılı kadın var ya,hah o evet.Fangirl derecesinde hayranlık beslemekteyim artık.

Bu dizinin başrolleri yukarıda gördüğünüz dörtlüdür.Sadece Ji Chang Wook ve YoonA değildir. (kamu spotu)

Haydi biraz bu mükemmel dizimizi tanıyalım!


Oyuncular

Song Yoon A - Choi Yoo Jin


(sevdiğime öncelik veriyorum işte :)


Ji Chang Wook - K2/Kim Je Ha




YoonA - Anna




Cho Seong Ha - Jang Se Joon




Dizinin Konusu:Ji Chang Wook geçmişte iyi eğitimli paralı bir askerdir.İşlemediği bir suç üzerine kalınca kendisini arayanlar tarafından sürekli kaçmakta,normal bir yaşam sürmeye çalışmaktadır.Bir gün görmemesi gereken bir tabloya şahit olur ve olaylar içinden çıkılmaz bir hal alır.


Dizi hakkındaki yorumlarım;

  • Ben diziye geçen sene başlamış,10.bölümde bırakmıştım.Aşıklar bir araya gelince o diziye dair merakım da azalıyor.Thirty but Seventeen'i izleyip beklemek zorunda kaldığım dönemde aklıma nereden esti bilmiyorum,izleyeyim de aradan çıksın dedim.Zaten 10.bölüme kadar inanılmaz bir ivmeyle ilerliyor dizi.Tek yapmam gereken 10.bölümden sonra kendimi sıkıp dizinin devamlılığını sağlamaktı.
  • Farkındasınızdır ki bu ön yargılı bir yaklaşımdı.Aradaki iki bölüm biraz geçiş bölümü gibi bir şey olduğundan sıkıcı geçti ama devamında baya ters köşe yedim.
  • Choi Yoo Jin'in küçümseyici tavırları,insanlara üstten bakışı,emir verirken ki o üslubu.Bu kadın Patron Kız olayını kapmış.Benzer şekilde iyi oynayanı Kim Tae Hee'ydi.Eminim bu kadını izleyen herkes ondan nefret etmiştir.Ama ben bayıldım!
  • Kadının mezun olduğu bölüm (antropoloji) ne alaka,bu olağanüstü oyunculuk ne alaka?Milletin üniversitede konservatuvar okuduğu yetmiyor üstüne oyunculuk dersleri alıyor,bu kadın herkesin geldiği seviyeyi gelmiş de geçiyor.Seni o bölümden nasıl çekip aldılar da oyuncu yaptılar?Hristiyan adı Anna'ymış bu arada.Ne güzel tesadüf değil mi?
  • Bu yıl Secret Mother isimli bir dramada oynamış.Türü dram,gizem olarak geçiyor.Valla kadın bana kendini o kadar çok sevdirdi ki bu diziyi izleme listeme ekledim ve kısa sürede izlemek istiyorum.
  • Vekil Bey'e nam-ı diğer Anna'nın babasına gelirsek...sunbae oyuncu olduğu belli diye düşünüyorum.Zamanında oynadığı dizilerin-filmlerin anasını ağlatmıştır eminim.Ha bir Song Yoon A'mı derseniz,tabii ki hayır.
  • Diyorum inanmıyorsunuz,bu kadın favorim artık.Başrollerde oynamaz belki yan rollerde anne teyzeyi canlandırır ama ben nerede oynarsa oynasın peşini bırakmayacağım.
  • Yan karakterlere gelecek olursak;Choi Yoo Jin'in sekreterine ben de herkes gibi gıcık oldum.Ama efendisine karşı sadakatini takdir ettim.Anna'nın korumaları içtendi,izlettirdi kendilerini.JSS'in arasındaki arkadaşlık bağları derinden etkiledi beni.Gerçi bunu başlarda göremiyorsunuz,finalde oluyor olan :)
Başınızı kaldırın ve sırtınızı dik tutun.Düşmanlarınız sizi izliyor.
  • Dizi boyunca o kadar çok ters köşe yedim ki.Tam ters köşe oldum sanıyorsunuz,bakıyorsunuz aslında ters köşe ters köşe değilmiş,başka bir ters köşenin ters köşesiymiş. (anlaşılır bir şekilde anlattığımı umuyorum)
  • Ji Chang Wook aksiyon sahneleri için baya çalışmış.Gününü gün etmiş o bir dakikalık sahneyi mükemmel kılabilmek için.Sahnelerin güzelliğinden ziyade verdiği bu kadar emek için kutluyorum kendisini.
  • YoonA kötü oynamadı oynamasına ama çok silik bir karakterdi.Her şeye kanan saf bir şeydi.Milletin başını derde sokmaktan başka bir şeye yaramadı.Sadece varlığı kilit noktaydı.
  • Bir de sürekli tatlı yüzüne,sempatik mimiklerini izleyip durduk.Ne bileyim,başkası oynasa daha mı iyi olur diye düşündüm,sonra başkasını oynatsalar da aynı tatlılıkta kendini göstermeye devam edecekti dedim.Sonra bu kız fazla güzel keşke oynamasaymış dedim,sonra da kıskandığımın farkına varabildim.


  • Şaka bir yana ikilinin aşklı meşkli doğru düzgün bir sahnesi yok ama baksanız birbirleri için ölüp ölüp diriliyorlar.
  • Aşk sahnelerini çok aramadım zaten ama inandırıcılık bakımdan düşük kaldı seviyesi.
  • Je Ha hakkında şunu bile düşündüm:Acaba zayıf ve saf kızlara aşık olma gibi bir dürtüsü ya da hastalığı mı var?Cidden düşündüm yani.Raniya olayı malum.Bir de Anna.Kim olsa düşünmüştür bence.


  • Size bir şey söyleyeyim mi?Finali harikulade olan nadir Kore dizilerinden biriydi.Bayıldım,öldüm,bittim.Bağıra çağıra ağladım,güldüm.Kısaca bir final bölümünde bir şizofrenin geçireceği tüm aşamaları geçirdim.
  • Öneriyor muyum?Bunu kendi kendime sormam bile hakaret.Tabii ki.Of course!



Not:Bu bölümden sonrası final hakkında spoiler içerir!


FİNAL HAKKINDA


  • Finalde hüngür hüngür ağladım.Salya sümük.Ne varsa çıktı dışarı.
  • Choi Yoo Jin'i öldürmesinler diye dua ettim. ''Allahım senaristlerde az vicdan merhamet varsa bu kadını öldürmemişlerdir.'' dedim.Ama ne yaptılar?ÖLDÜRDÜLER. (ALLAHSIZLAR)
  • Finalde karı kocanın birlikte ölmesi başlı başlına ironi ve trajediydi.Kadının başından beri istediği buydu zaten.Kocasının ona içten bir şekilde sarılması,rol yapmaması.Kendisi bile bu kadarını tahmin edemedi ama ölürken mutlu öldü en azından,o beni memnun etti.
  • Babamızın son dakika asansörden çıkışıyla başladı zaten ağlamam.Kayış oradan itibaren koptu,son 10 dakikaya kadar da öyle kalmaya devam etti.
  • Finalin kurgusu muhteşemdi ya.Muhteşemdi.Net.Choi Yoo Jin'in kardeşini öldürmek için Sekreter'i vurmasını sağladılar çünkü Je Ha gidip onu öldürmeyecekti.Biliyoruz ki onun tek derdi Park Kwan Soo'ydu.
  • Park Kwan Soo'yu silahla öldürecek,sendromuna ket vuracak sandım ama olmadı.Gene de kendi kendini öldürmesi fikri daha parlaktı.
  • ''Acaba Anna Choi Yoo Jin gibi olacak mı?Bize gene son dakika golü mü atacaklar?'' diye bekledim ama olmadı.Zaten olsaydı garip kaçardı.
  • Son sahne efsaneler arasına girdi.Bir Goblin iki K2 benim için.Merak da etmedim değil gerçek ismini,ama verselerdi bu kadar akılda kalıcı bir sahne olmazdı.
  • Merak ediyorum,seyirciler aynı Inception'da Nolan'a sürekli ''Rüya mıydı değil miydi?'' diye sordukları gibi ''Kim Je Ha'nın gerçek adı neydi?'' diye senaristin boğazını sıkmışlar mıdır?

Siz bu dizi hakkında ne düşünüyorsunuz?

12 Eylül 2018 Çarşamba

Thirty but Seventeen Konusu


Temperature of Love'dan sonra hayal kırıklığına uğratan Yang Se Jong SBS kanalında yeni bir romantik komediyle ekranlara döndü.

Ben izlemedim Temperature of Love'ı.İlk iki üç bölüm izledikten sonra araya bir şeyler girdi,ben de ne olduğunu unutunca devamını getirmedim.

Başlarda güzel gibiydi aslında.Devamı monotondur belki.Çoğu kişi memnun değil çünkü.İlla bir nedeni olmalı.

Dizinin Konusu:17 yaşında trafik kazası geçiren Shin Hye Sun 13 yıl komada kalır ve uyandığında 30 yaşındadır.Ne yapacağını bilemez halde oradan oraya koştururken Yang Se Jong'un 17 yaşında oturduğu evde kaldığını görür ve evden ayrılamaz.İkili bir şekilde birbirini tamamlamaya başlayacaktır.

Başrol kızımız She was Pretty ve Golden Life'dan hatırlayacağınız Shin Hye Sun.


Ne yalan söyleyeyim bu kızdan böyle yürekli bir performans beklemezdim.Beklemiyordum.Ama kendisi yanılttı beni.İyiki de yanılttı.

Tatliş rolünün ucunu biraz kaçırdığını düşünüyorum ama umursamıyorum çünkü Park Min Young oynadığı sekreter rolüyle tatliş rolünün suyunu çıkartmıştı.17 yaşındaki bir kızın ruhuna sahip birinin rolü sanırım böyle olmalıydı.

Daha yoğurulması gerek,farkındayım.Ama küçük teferruatlar.Kısa sürede halledeceğine inanıyorum.

Bu kadar lafı sıralayınca kızı magma tabakasına göndermiş gibi oldu ama öyle değil.Uzun yıllar sunbae oyuncuları izleyip biz de ders çıkarttık bir şeylerden.Bu yüzden bu kadar ayrıntıya takılıyorum.Ama genel izleyici benim takıldıklarımı görmeyecektir bile.

Yang Se Jong'un oyunculuğu Lee Min Ho'nun ilk halleri gibi.Önce tipinden dolayı sevilip sonra kendini geliştirenlerden.İlerleyeceğine inanıyorum ama zaman var daha.

Ben de oyunculuğuna ayılıp bayıldığımdan değil,tipinden dolayı seviyorum çocuğu :) Ümit var çocukta.Geleceğin Lee Min Ho'su olacak.Söylemedi demeyin.


Dizideki hallerine değinecek olursam;gözüme batan bir şey olmadı.Dediğim gibi zamanı var daha.Ama iyi oynadı.İfade,duygu durum geçişleri eksiksizdi.Deneyim eksikliği var sadece.

İkili güzel bir uyum yakaladı.Ama yılın çifti diyemem.Bir Goblin ve gelini kadar yakıştıramadım.O da tiplerinden ötürü.Nedense...oturtamadım.Bilmiyorum.

Yang Se Jong'a hangi aktrisler yakışır derseniz,Kim Ji Won olabilir.Kim So Hyun olmaz,belki Park Shin Hye olabilir.Evet,Park Shin Hye ile yakışırlar.

Ahn Hyo Seob ikinci adamımızdı.Bu çocuğu ikinci adamlıkla kaldıramam çünkü ben ikinci adam sevdalısıyım,olmaz! demiştim ama kaldırdım.Nasıl kaldırdım derseniz,19 yaşındaki bir ergeni oynayınca kaldırdım.30 yaşındaki kızla 19 yaşındaki adamı yakıştıramam arkadaş,tipi ne kadar iyi olursa olsun.

Jennifer karakteri var dizide.Başta acayip irrite oldum bu kadına.Robot gibi konuşuyordu,gereksiz gereksiz triplere giriyordu falan.Ama kanım ısınıverdi bir anda.Dizide öyle bir karaktere gerek varmış aslında.Ortamı ısıtmak,ara diyalogları sağlamak için.


Ahn Hyo Seob'un arkadaşları süperdi!Çok sıcaklardı,tipini yediklerim.Yanaklarını mıncırasım geldi sürekli.

Neyse,bu yazı dizinin konusundan çok yorumuna döndü o yüzden fazla uzatmıyorum.Sadece diyorum ki mutlaka mutlaka mutlaka izleyin.Ben izlerken çok eğlendim.Başrol ikili iyiydi,yan karakterler eğlenceliydi.Gözümü ekrandan ayıramadım,tatlılıklarına bir türlü doyamadım.

Not:Dizi 20 bölüm ve 12.bölüme kadar çevrildi.Online olarak devam eden bir dizi.Gene de kaçırmayın.Biraz bekleyeceksiniz ama ben beklediğimize değeceğini umuyorum.

Red Sparrow Film Yorumu


Yemin ediyorum...

Durun kendime gelmem lazım.

Real ile aynı kefeye koyabileceğim başka bir film olacağını düşünmezdim.Yakınından geçeceğini de.

Ama varmış.O da Red Sparrow'muş.

Filmin Konusu:Balerin olan Jennifer Lawrence kıskançlığın kurbanı olup ayağı kırılır ve dans edemez hale gelir.Bakması gereken hasta bir annesi vardır.Amcasının evlerine ziyarete geldiği o gün Lawrence'ın hayatı 180 derece değişecektir.


Film hakkındaki yorumlarım;


  • Grinin Elli Tonu'ndan sonra Amerika film sektörünün cılkı çıktı.İlla çıplak kadın ya da adam ya da pipi falan görüyoruz.
  • Önceden vardı ama bu kadar değildi.Bu kadar sapıtmamıştı kimse.Orta halli oyuncular açardı orasını burasını da,yıllanmış oyuncular yapmazdı aynısını.İtibarı gelirdi önce.
  • Ama artık soyunmak itibar meselesi haline gelmiş.Soyunmayanı dövüyorlar.
  • Jennifer Lawrence filmi olan Kızıl Serçe'den beklentim öyle çoktu ki.Fragmanlardan izlediğim kadarıyla bazı +18 sahneler olduğunu zaten anlamıştım ama bu kadarı benim hayal gücümü de aştı.
  • Film Rus bir ajan hakkında.Rusya'yı bol bol gördük haliyle.Ve ben bu filmi Rus yengemle izledim.Yaşadığım utancı siz düşünün.
  • Belirtmem gerek,filmi gömüyorum ama sadece +18'liğinden ötürü değil.Evet abartılmıştı,hem de fazlaca.Ama senaryoda da vardı bazı sıkıntılar.
  • Sonu güzeldi filmin.Ama her sonu güzel olan film güzel diye bir şey yok.Sonunu güzel düşünüp sonuna gelene kadar filmi batıran senarist çok.Red Sparrow'da olduğu gibi.
  • Gene sahneler için gereksiz paralar harcanmış,sırf görsel güzellik adına.Biraz da mantıksal güzelliği katsaydınız keşke işin içine.
  • Başından beri olan bir karakterin filmde önemli bir yer tuttuğunu düşünüyoruz.Hamlesini bekliyoruz bir şekilde.Ama adam çat diye ölüveriyor.
  • Halbuki o karakter filme uygun şekilde yedirilseydi,bir şeylerin cevabını verip öyle ölseydi sıkıntı yoktu.Ama yok.Seyirciyi mort etmemiz lazım.Nasıl?İşte böyle.
  • Edgerton'un oyunculuğuna acıdım sadece.Film boyunca oradan oraya gezdi durdu ama bir şeye müdahil olamadı.Zaten film bir bütün itibariyle sıkıntılıydı ya,neyse.
  • Film bir kitaptan uyarlamaymış.Kitabın direkt böyle olduğunu düşünmüyorum.Filme uyarlanırken illaki bir şeyler eklenip çıkmıştır o yüzden tek gömdüğüm senaristten başkası değil.
Kısaca...önermiyorum.

Bkm Kitap Alışverişlerim | Warcross,Bronz Atlı,Kargalar Meclisi,Illuminae


Bkm Kitap'ın Ağustos indirimini ve ücretsiz kargosunu hepiniz duymuşsunuzdur.

Bundan tepe tepe yararlanmak isteyen milyonlarca vatandaştan biriydim ben de.

İlk önce tek bir kitap sipariş etmiştim.Warcross.Daha sonra ikişerli üçerli derken bi' on kitap oldu satın aldığım kitapların sayısı.

Aslında bu yazının başlığı önce şöyleydi:Bkm Kitap Alışverişim.Memnun muyum?Pek Değil.

20 gün önce sadece başlığıyla kalan taslaktı.Bir gün yazarım diye duruyordu kenarda.

Amacım baya gömmekti.Çünkü memnun olmadığım birkaç durum oldu.

Warcross'um hasarlı gelmişti.Tabii ben o ara şehir dışındaydım ki Garanti Belgesinden de yararlanamadım.

Ama hasarlı kitabı garanti belgesiyle göndereceğine hasar vermeden gönder arkadaşım.Ki sonradan gelen hasarlı kitaplarım için mesaj falan atasım gelmedi.Niye hasarlı geliyor bana bu kitaplar?

Kitaplarımı canımdan çok korurum herhalde.Kimseyle paylaşmam kolay kolay.Verirken de binbir tehditle veririm 'zarar verme' diye.O yüzden millet benden kitap almaya pek yanaşmaz.

Sayfayı kırışsın,kapağı bükülsün cart curt olsun kıyameti kopartıyorum hemen.Kısaca hasarlı kitaba gelemiyorum.

Ki üstüne üstlük para verdiğim ve elimi bile sürmediğim yerden gelen kitaplarım hasarlı geliyor.Psikoloji sınırlarımın nasıl zorlandığını siz hayal edin.

Eyvallah.Garanti belgesi koymuşsun.Ama ben o kitabı göndereceğim,sonra bir hafta daha bekleyeceğim de...ölme eşeğim ölme.

Gün sayıyorum zaten beklerken.Arada Ptt kargoyla da kavga ettim.O da tuzu biberi oldu.

Ama gün geçtikçe ve mantığım yerine oturmaya başlayınca fark ettim ki fazla tepki vermişim.Neden?Çünkü Bkm Kitap kampanyasından ötürü tonla sipariş alıyor ve Türkiye'nin dört bir yanına zamanında yetiştirmeye uğraşıyor.Ptt biraz pislik çıkardı burada.Kargo bize bedava arkadaşım,sana mı bedava?Sen gene almışsındır paranı çatır çutur.Bize mi kinin?Neden ben şehrime ulaştığını gördükten altı gün sonra dağıtıma çıkarıyorsun kargomu?Elime üç-dört günde gelecek kargo iki haftada gelmedi.

Bkm Kitap'tan yaptığım önceki alışverişlerde hasarlı bir kitabı da olmamıştı.Çok erken sayılmasa da iki haftayı da bulmamıştı zamanı.O yüzden benim gibi bu konulardan muzdarip olanlar bir de şu ara indiriminden yararlanmayı denesin.Kargo bedava değil sonuçta :)

Şu ara Bkm Kitap'ta çıkan indirimleri de anlayabilmiş değilim.Bir sitenin kenarındaki reklamdan görüyorum 13 tl yazıyor,siteye giriyorum 17 tl.

Ama benim favorim her zaman Babil canlarım.Babil hem üç gün gibi kısa bir sürede ulaştırıyor hem sıfır hasarla geliyor kitap ellerine.

Onun dışında n11'den Pegasus indiriminden Genç Elitler serisini aldım yarı fiyatına.Normalde Ağustos ayının sonunda sona eriyordu lakin yoğun istek üzerine 15 Eylül'e kadar uzatmışlar.Pegasus'un fiyatları malum.Eğer almak isterseniz acele edin derim çünkü az kaldı.

Aldığım kitaplara gelecek olursam;

Illuminae aslında en çok beklediğim kitaptı ama hala okumadım.Okuyamadım çünkü korkuyorum sevmezsem diye.Öyle büyük umutlar besledim ki bu kitaba karşı.Umutlarımın yerle bir olmasından tırsıyorum.

Bronz Atlı süperdi.Yorumunu gireceğim kısa zamanda.

Kargalar Meclisi'ni de okumadım.Başladım ama devamı gelmedi.Sıkıcı bir kitap gibi geldi nedense.

Ay Günlüğü serisini almıştım.Önceden pdf olarak okuduğum,kitaplığımda olmasını istediğim kitaplardan olduğu için satın aldım ve tekrar okudum.Tekrar bayıldım.

Var birkaç tane daha ama onlar hakkında yazacak bir fikrim yok o yüzden gerek de yok.Birinin önerileriyle aldığım kitaplar hepsi. (tahmin ettiğiniz üzere okumadım :/ )

Bugünlük bu kadar olsun.Tekrar görüşmek dileğiyle.

Ne Yaptın Arkadaş?Öldün mü Kaldın mı?


Eski yayınlarımın tıklanmasıyla hayatta kaldığım bu günlerde ne yapıyorum hemen anlatayım (biliyorum deli gibi merak ediyorsunuz,biliyorum evet).

Telefonumu bayramın ilk günü (sabahı) kırma başarısı gösterdim.Ondan önce elimde bilgisayarım yoktu (bir şekilde bir şeyler oldu işte).Ha hiç mi bir yerden bilgisayar bulup yazamadın diyenler olacaktır.Evet vardı ama bütün dizi yorumların repliklerin dakikaları vs. kısaca her şey telefondaydı.Bloga ne yazacağım konulu şeylerde tabii.

Baya saçımı başımı yoldum.En az beş dizinin yorumu vardı,repliği vardı.

Kullandığım telefon İphone'du.İphone buluta da gitmedi hiçbir şey çünkü benden önce babam kullanmış ve kendi icloud hesabını girmeye çalışırken yanlış girmiş.Değiştirmeye çalışsan da değiştiremiyorsun.Yani ne bana yar oldu ne babama.

Ekran kırıldı sadece.O yüzden içindeki fotoğrafları aktarabileceğim flash benzeri bir yere.Ama içindeki dizilerime ve yazdığım küçük çaplı birkaç hikayeye kıyamadım o yüzden ekranı yaptırmaya karar verdim.

Bahane sunmaktan nefret eder,karşıdaki adamı oyalamaktan hiç haz etmem.Ama elimdeki bu bahane baya güçlü bir bahane arkadaşlar.Beni de aşan bir bahane.

Sevgili Nabrut'a blog yazısı yazacaktım.Yazdım sildim yazdım sildim.Aklımda birçok konu vardı lakin hangisi hakkında yazarsam yazayım olmadı.Ki tam başka konular bulmuşken telefon kırıldı.

Yorum atan arkadaşlarıma geç cevap verdim bunun için çok çok üzgünüm.Bana yapılmasından nefret ettiğim şeyi ben de gittim başkalarına yaptım o yüzden daha da üzgünüm.

Allah razı olsun hiç yayın girmediğim bu ara yorumlarıyla beni sevindirenler oldu.Ben aynı şekilde karşılık veremedim ama...

Ben de bloga başlamadan önce yorum atmaktan çekinen tiplerdendim.Benim yorumum olsa ne olmasa ne derdim.Gereksiz gelirdi.

Ama bir şeyler yazdıkça ve o yazdıklarıma yorumlar geldikçe kendimi işe yarar biri gibi hissetmeye başladım.Okuyan kişi bana zamanından ayırıp birkaç şey yazıyordu.Bu benim için çok özel bir şeydi.

Bu bütün bloggerlar için çok özel bir şey canlarım.Siz benim yorumumu okusa ne okumasa ne diye düşünseniz de aslında çok özel dile getirdiğiniz düşünceleriniz.Her atılan yorumun mutluluğu bir blogger için tarifi imkansız bir şeydir.

Ve bu en çok bloggerlar için geçerli.Çünkü burası yazdıklarınla hayat bulduğun bir mecra ve sen de okuyan kişiden kelimelerle içinden geçeni yazmasını istiyorsun.

Bunu da araya sıkıştırayım dedim.''Benim yorumum olsa ne olmasa ne.'' diye düşünmeyin.Ben sizin yorumlarınızla hayat buluyorum.

Yeppudaa kapatılmış.Çok üzüldüm duyduğumda.Ben çoğu zaman oradan izlerdim dizilerimi,filmlerimi,yarışma programlarımı.Running Man'i ilk Yeppuda ile keşfetmiştim örneğin.

Çeviri kalitesinden memnun olduğum bir siteydi aynı zamanda.Kökleşmiş bazı sitelerde var lakin kalitesini pek yeterli bulduğum söylenemez.

O da ayrı  bir ironi.Yıllardır çevirmenlik yapan bir siteden gittikçe yükselen bir kalite beklersin ama cık.Yerinde saymaya devam ediyor hala.

Neyse kimseye b*k atmaya gelmedim buraya.

Ama el mecbur izleyeceğiz bir yerlerden.Online Dizi güzel site.Yeppuda'nın eski çevirmenleriyle işbirliği yapmışlar o yüzden çeviriler de iyi.Yani bir kısmının.

Çoğu diyemem çünkü bazı önemli dizileri gelip çaylak çevirmenlerin eline emanet ettikleri de oluyor ve dizinin bütün tadı kaçıyor.Halbuki aynı siteden Amerikan dizisi izlemiştim ve çevirisi muazzamdı.Sanırım Kore dizilerini önemsemiyorlar pek.

Thirty but Seventeen'e başladım üç gün önce.2 günde 12 bölümü hatmettim ve bayıldım.Deli gibi gülerek,sevinerek izledim her sahneyi.Yang Se Jong'u izlemek bana ayrı bir keyif veriyor.Onun da mayhoşluğu var üzerimde.

Dizinin bir an önce tamamlanmasını istiyorum.12.bölüme kadar geldi daha,gerisi yok.Online dizi izleyenlere mutlaka ama mutlaka tavsiyemdir.

Şu duruma üzüldüm sadece.Dizi 20 bölümmüş.Ben 16 bölüm sanmıştım halbuki.Öyle olsaydı tadından yenmeyecekti.

Konuların sindirerek ilerlemesinden anlamalıydım aslında ama nasıl olduysa fark edemedim.Başrol çiftinin tatlişliğinden kaynaklansa gerek.

Bu kadar bebeklerim.Biliyorum hepiniz beni merakla bekliyor,ne zaman yazı yazacak diye gün sayıyorsunuz.Evet evet inkar etmeyin.

Azıcık sabır diyorum :)

Dipnot:''Sen kimsin de sana sabredeceğiz,yazarsan yaz yazmazsan yazma'' diyenlere iki çift lafım var:Çok haklısınız.

9 Ağustos 2018 Perşembe

Okuduğum Kitaplar #1 | Warcross,Kırmızı Piyano



Uzun zamandır kitap okumuyorum.Neden diye sormayın,birçok nedeni var.Ama farkındayım,hepsi bahaneden ibaret.

İnsan en azından bir haftada 300 sayfayı bile okuyamaz mı,diyenleriniz sonuna kadar haklı.Daha fazla utanmamak adına hemen yazıma geçiyorum.


WARCROSS

Warcross'u Türkiye'de basılmadan önce takip ediyordum.Yabancı Yayınları kitabın haklarını satın alıp basmaya karar verdiğinde havalara uçmuştum.

Ama elim bir türlü kitabı almaya gitmedi.Pahalı geldi nedense.Kendi kendime 'Sabret,illaki indirime girecek.' diye uzun süre teselli verdim ve tesellim sonunda yerini buldu.BkmKitap'ta büyük indirim olduğunu görünce hemen atladım ve aldım.

Bu benim ilk Yabancı Yayınevi ve Marie Lu deneyimimdi bu yüzden yazar,yazarın dili,çevirmen memnuniyeti,yazım hataları gibi birçok şeyi gözlemleme fırsatı da buldum.

Kitap güzeldi.Hem de çok.Yazarın yarattığı dünyaya,tasvir yeteneğine,esprili diline hayran kaldım.

Sıkı bir gamer olmadığım için bazı yerleri hayal etmekte zorlandım çünkü yazar bir nevi Pubg dünyası çiziyor okurlar için.

Ama yaşadığım şu aptalca durumu da sizlere anlatmadan geçmeyeyim.

Kitabı bitirdim.Sonra bir ''Ee?'' oldum.Böyle mi bitti yani?Dalga mı geçiyorsunuz?

2 gün boyunca kitabı kafamda evirip çevirdim.Kitabı sevdim tamam da,yazarın yazdığı sonla kitabı sevmem artık mümkün değildi.Böyle ucu açık final yapmış bir kitap bitirdiğimi hatırlamıyorum ben.Böyle saçma,böyle gereksiz.

Sonradan araştırıp öğreniyorum ki serinin ilk kitabıymış Warcross. (hadi bi' alkış)

Allah'tan o sinirle gelip bloga bir şeyler yazmadım.Söz uçar,yazı kalır diye bir deyim var.Üç beş kişi okusa bile utanmam için yeter de artar.

Çoksatan (ya da satacak) bir kitabı basacak olan yayınevlerinde şuna gıcık oluyorum.Yazım hataları.

Yazım hataları,okuduğum romanda acayip dikkatimi dağıtan şeyler.Nefret ediyorum.

Şu ana kadar hiç yazım hatasına rastlamadığım yayınevlerini sayayım size:Pegasus,Epsilon,Can,İş Bankası,Doğan Kitap.Bu yayınevlerinden çıkan kitaplarda bir tane bile yazım hatasına rastlamadım.Bir tane bile.

Adını büyük ölçüde duyurmuş Yabancı Yayınları'ndan da aynı özeni beklerdim.Hayal kırıklığına uğradım.

Saydığım en az beş tane yazım ve noktalama işareti hatası vardı.Tahmin edin ne oldu?

Deli oldum.

Şimdi yeni çıkan Tek isimli bir romanı var yayınevinin,ama elim bir gidiyor bir gitmiyor.Konu istediği kadar akıcı olsun,o yazım hataları kafamın bir köşesinde kırmızı bayrak gibi sallanıyor.Kitaptan zevk almamı engelliyor ve ben zevkimden mahrum kalmak istemiyorum.Gene de belli olmaz bana :D

Serinin ikinci kitabı Wildcard Eylül'de dünyayla aynı anda Türkiye'de satışa sunulacak.Alacak mıyım?Evet.

Çünkü kitabı baya baya sevdim.Böyle baya.

Umuyorum ki yayınevimiss hatalarını görür ve bir şekilde düzeltir.Yeni kitabı da ona göre çıkartır.Umuyorum.

Puan 4/5


KIRMIZI PİYANO

Josh Malerman'ın ünlü Kafes kitabını biliyorsunuzdur.Zamanında ortalığı inleten kitap.

Hakkında birçok iyi yorum olduğu gibi kötü yorum da vardı.O yüzden ben de Josh Malerman'a Kırmızı Piyano ile başlamak istedim.Farkımız tarzımız sonuçta.

Şunu söyleyeyim,kitaptan çok yazara hayran kaldım.

Yazarın basit ama etkili kelimeleri çok yerindeydi.Kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek cümleleri kurmuş,yaratmış,yedirmiş.

Kitaba dair kazanımlarım üst seviyedeydi.Bir yazar işte böyle olmalı,dedim.İşte...yazar gibi yazar.

Kitap bir gerilim kitabı.Başlarda o moda giremedim.Hikaye gerilimden çok merak içeriyordu.Ama sonlara doğru işler öyle bir hal aldı ki,gece bitireceğim kitabı korkumdan sabaha attım ve o zaman bitirdim.

Fantastik bir öykü değil.Ortada canavar falan da yok.Her şey sav ve illüzyondan ibaret.Ama o korku iliklerime kadar işledi.

Kalbimi gümbür gümbür attıran macera dolu kısımlar olmazsa olmazdı.Adam kadının kapıdan girip arkadan kapatacağı bölümü tam iki sayfada anlatmış.

İnanın abartmıyorum.Okuduğunuzda dediğim kadar olduğunu göreceksiniz.

Gerilim severlerin mahrum kalmasını istemediğim bir kitap.Olağanüstü.

Puan:4/5

13 Temmuz 2018 Cuma

Moon Lovers Kanal 7'de Başlıyor



Kill Me Heal Me'nin dün final bölümünün yayınlanmasının ardından yayın hayatına başlayacak dizi Moon Lovers oldu.

Bildiğiniz üzere Moon Lovers olağanüstü bir K-drama.Sevmeyeni,sevip de ikinci kez göz atmayanı yoktur.

Bu yazı için Kanal 7'den özel bir talep geldiğini düşünebilirsiniz.Evet,yüklü miktarda para aldım (aldım mı?).

Bana dediler ki senin blogun en iyilerdenmiş.Bizim dizilere yer ver,izlensin de reyting kasalım biraz.

Olur,dedim.Neden olmasın.Parayı peşin aldığım sürece :D

Dipnot:Kimse benim k*çı kırık blogum için ölüp bitmiyor arkadaşlar,emin olabilirsiniz.

Şakayı da kakaya çevirdiğime göre yazıma devam edebilirim.

Kill Me Heal Me'yi sürekli olarak takip edemesem de vaktim oldukça baktım.Kötü değildi,önceden izlemeyen biri olsaydım sürekli takipçisi olabilirdim.

Dublaj beklediğim kadar kötü (hatta iyi bile diyebilirim) olmadığı için irrite olmadım.Gene de ağızlarını okuyup Korece dediklerini anlamaya çalışmaktan kendimi alamadım.

Moon Lovers'ı kesinlikle takip edeceğim.Fragmanlardan gördüğüm,IU'yu seslendiren ablamız biraz garip seslendirmiş.Ama genel itibariyle kötü bir dublaj değil.Biraz daha özenip arka plan seslerini ekleseler fena olmayacak.

Çok mu şey istedim yoksa?

Neyse abartmayalım.Ama televizyondan izleyecek arkadaşlara önerim,Kanal 7'den sonra bir de orijinal haliyle izlesinler.Seveceklerine eminim.

Dizi 16 Temmuz Pazartesi günü başlayacak.Yayın saati 19.00.

Tek amacı haber uçurmak olan bu yazı için fazla uzun bir şey beklememişsinizdir umarım.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...

Mr.Sunshine İnceleme | İlk İki Bölüm Nasıldı?


Bu diziyi o kadar çok bekledim ki...Beklentilerimi şimdiden %300 kadar karşılamış durumda!

Hollywood'un ünlü Asyalı aktörü Lee Byung Hun ile dünya sinemasına damga vuran Hizmetçi filmiyle tanıdığımız Kim Tae Ri başrolü paylaşan büyük isimler.

Romantic Doctor,Teacher Kim'den Yoo Yeon Seok,



En son Park Hae Jin ile oynadığı dizi Man to Man'den hatırladığımız Kim Min Jung,



Six Flying Dragons ve Misaeng dizilerine hayat veren Byun Yo Han kadrodaki diğer isimler.



Dizinin Konusu:Lee Byung Hun küçükken Amerikan askerlerinin gemisine sığınmış ve yıllarca Amerikalı bir asker olarak hayatını idame ettirmiştir.Görev icabı Joseon'a gönderilir ve burada Kim Tae Ri ile karşılaşır.Kim Tae Ri aristokrat ailenin kızıdır.Bu iki kişiyi bir araya getiren şey büyük bir suikasttır.

Fragmanı izlerken dikkatimi en çok Byun Yo Han çekmişti.''Dizide en sevdiklerimden biri olacak.'' demiştim ama ben hepsini şimdiden sevdim.Gene de gözüm üstünde olacak Byun Yo Han'cığım.

Kim Eun Sook bir dizi yazar,Lee Eun Bok'da o diziyi yönetirse kötü olma ihtimali var mı?Siz cevap vermeden söyleyeyim:HAYIR.NASLA.KATİYEN.

Önce Lee Byung Hun'dan başlamak istiyorum.En merak ettiğim İngilizce konuştuğu kısımlardı.Red 2 filminde kendisini izlemiş ama dublajlı izlemiştim. (gerçi sonradan başka yerlerde izleyip görmüştüm ama olsundu)


Hemen farkını belli etti.Tam bir Amerikalı gibi konuştu,davrandı.Bu kadar iyi olması da garibime gitti.Normalde bizimkiler dizilerde pek iyi konuşamıyor,biliyorsunuz.Konuştukları dil İngilizceden başka her dile benziyor.

Adam 48 yaşında ama gençlere taş çıkartıyor.Oynadığı aksiyon sahneleri profesyonellikten gram eksik değildi.İlerleyen bölümlerde daha güzel sahnelere şahit olacağımıza eminim.


Takım elbisenin yakıştığını söylememe gerek var mı bilmiyorum.Olsun,gene de söylemiş olayım.Çok çok çok yakışmıştı.

İfadelerine değinecek olursam...biraz donuktu.Belki oynadığı karakter bunu gerektiriyordur,emin değilim.Ama aşkla bakacağı sahneleri merakla bekleyeceğim.

Lee Byung Hun en son 2009'da Iris isimli bir Kore dramasında Kim Tae Hee ile birlikte oynamış.Ondan önceki dizi kariyeri 1990'lara kadar uzanıyor.2009'dan sonra birçok Amerikan filminde rol aldı.Terminatör,G.I Joe bunlardan sadece ikisi.

Kim Tae Ri'ye gelecek olursak...

Güzel hatun.Güzel oynadı.


...ve bu kadar.İlk iki bölüm kendisini tahlil etmem için yeterli değildi.Ama ikisinin farklı bir çift olacağını söyleyebilirim.Çok fazla aşk dolu sahneler göreceğimizi düşünmüyorum.Lakin görmek ister miyim?Bittabi.

Diğer oyuncuları pek gözleyemedim çünkü verilen sahne süreleri kısaydı.Ki normaldi.

Kim Min Jung'a karşı ön yargılıydım ama beklediğim kadar sinir bozucu değildi bu yüzden kanım ısındı.

Savaş sahnelerinin inandırıcılığı beni benden aldı.İyi manada.Baya aldı götürdü yani.Sanki o andaymışım hissini bizzat verdi.

Lee Byung Hun'un küçüklüğünü oynayan çocuk yetenekliydi.Zaten Koreli çocuk oyuncular hayal kırıklığına uğratmıyor beni.Dizi yapımcılarının özendiği belli oluyor.

Dizinin yayın günleri Cumartesi-Pazar.Online olarak takip etmenizi şiddetle öneriyorum.

Lee Byung Hyun hakkında bilgi edinmek için şuraya tıklayabilirsiniz.

Şimdilik bu kadar bebişlerim.SeRa kaçar!

26 Haziran 2018 Salı

Ocean's 8 Film Yorumu


Geçenlerde sinema keyfi yapalım dedik.Burger King'e uğrayıp karnımızı güzelce doyurduktan sonra Ocean's 8'e girdik.

Aslında benim gitmek istediğim film Çağan Irmak filmi olan Ahlat Ağacı'ydı.Gidenlerin baya memnun kaldığını duymuştum.Ama acelemden öldüm ve o güne uyan tek seans bu film olduğu için anlamsızca buna gitmekte direndim.

Ve 19 lira verdiğime pişmanım.


Film hakkındaki yorumlarım;

  • Oyuncu kadrosu güzeldi.Sandra Bullock,Rihanna,Anne Hathaway gibi isimler vardı.
  • Yönetmen Açlık Oyunları'nın yönetmeni Gary Ross'tu.Yönetmen açısında şikayetim yok.Şikayetim senaristinde.
  • Durun bir dakika.Senaristte Gary Ross'muş ._.
  • Film aksiyon filmi.Ama aksiyona dair güzel sahneler olduğunu düşünmüyorum.Sadece çalmak istedikleri bir kolye var bunun üzerine zekice planlar yapılıp,kadro kuruluyor o kadar.Arabalar uçup silahlar patlamıyor,artistik hareketler sıfır.
  • Bazı fikirler gerçekten zekiceydi ama filmin sonunda bu zekilik abartılıp arşa çıkarıldı ve inandırıcılığını kaybetti.
  • Hop oturup hop kalktığım bir heyecanı da yoktu.Hiçbir olay ters gitmedi.Her şey tıkırında ilerledi.Bu da filmi boğucu hale getirdi.
  • Ara ara gördüğümüz ünlü isimlerde vardı.Gigi Hadid,Bella Hadid,Kim Kardashian bunlardan birkaçıydı.
  • Ben bundan şunu anlarım.Film sadece isimler aracılığıyla hasılat yapılmak için çekilmiş bir film.Sanat namına bir şey yok.Kim bilir birkaç saniye ekranda görünmeleri için kaç milyon dolar bayılmışlardır.
  • Filme ön yargılı olarak gitmedim.İsimleri gördüm ve güzeldir diye hemen atladım.Bazen isimlere de itibar etmemek gerekiyormuş.

Kısaca önermiyorum.Paranıza yazık.