9 Temmuz 2016 Cumartesi

Mersin/Susankent'e Yolculuk

Bayram tatilinde Mersin'de Susankent adlı bir tatil köyüne gittik.O kadar ferah bir tatil köyüydü ki.Çok fazla insan yok,internet yok (bazen bu durum yüzünden sıkıntı çekmiş olabilirim :),sadece siz ve sevdikleriniz var.Sevdiklerim demişken bu tatile babamgili ekerek geldim aslında (hiçbir vicdan azabı duymaksızın).Dayımgil çok ısrar etti,ben de biraz kafam dağılsın bari,dedim.İyi ki gelmişim.

Dayım sürekli söylendi durdu:'Niye girmiyorsun denize,o kadar yolu boşa mı geldin...' falan diye.Kimseyi inandıramıyorum denizi sevmediğimi.Yanlış.Denizi severim.Sadece denizle haşır neşir olmayı sevmiyorum.İlk gün o hatayı yapıp denize girdim ve saniyesinde pişman oldum.Tuzlu su o kadar ağırdı ki (sanki değişecekmiş gibi) gözlerim sanki bir alev huzmesi tarafından tutuşturulmuştu.Oraya buraya giren kumlardan söz etmiyorum bile.Şezlonga uzanıp kitabımı okumak en güzeliydi bana göre.İnsanların şu bakışlarını da görmezden geldim haliyle:''Denize gelmiş kitap okuyor,hahaha!''


Denize giden yol manzaramız:




İsmini duyduğum fakat kendisini hiç görmediğim bir çiçek:Zakkum




Cennet-Cehenneme gittik.Toplam 452 basamak,bunu gidiş dönüş hesapla toplam 904 basamak.Keşke yolun yarısında pes etseydik...


fotoğraf içten bir görünüm


Bayram kahvaltısını yengemin kardeşi ve diğer aile üyeleriyle yaptık.Kahvaltıyı yapması güzel fakat bulaşığını yıkamak (elde) o kadar da güzel değildi.Sevda Ablagilde klima olmayınca,sırtımızdan oluk oluk terler akarken yıkadık bulaşıkları.

Kaldığımız evi 4 günlüğüne tuttuk.Günlüğü 150 liraydı.Elektiriği-suyuyla birlikte 700 liraya mal oldu.Fakat daha fazla bile olsa değerdi.Yıllardır görmediğim o serin maviliğe yeniden kavuşmak tarifi imkansız bir duygu...Her dalga sesi dünyanın en güzel melodisi kumlar ise onlara eşlik eden müzik aletleriydi sanki...

Bir yaz ayınıda geçirdik,iyisiyle kötüsüyle.Deniziyle,kumuyla,insanıyla güzel Susankent'im,umarım seneye de güzelce ağırlarsın bizleri.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder